KÜLTÜR ve SUÇLULUK


Özellikle töre cinayetleri ve kan davalarını bu çerçevede ele alacağız.
Kültür çok yönlü bir kavramdır. Kültür içerisinde birçok sosyal olgu değerlendirilebilir. Bu sebeple kültür denildiğinde örf ve adetler, din, eğitim, uygarlık, teknik gelişmeler, yaşam tarzı gibi pek çok faktörü sayabiliriz. Bu sebeple kültür çok yönlü bir kavram, çok yönlü sosyal bir olgudur. Bu yönüyle bakıldığında suç ile ilişkisi yadsınamaz. Dolayısıyla kültür, suçluluğun açıklanmasında çok önemli bir role sahip olan bir kavramdır. Kültür kavramı içerisinde saydığımız faktörlerin daha önce suçla ilişkilerini açıklamıştık. Bunların her biri, toplandığında kültür kavramını oluşturan önemli değerlerdir.
Kültür ve suçluluk ilişkisini özellikle “Taft” adlı bir sosyolog irdelemiştir.
Taft, genel kültür ve suçluluk arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmalar yapmıştır. Suçluluğun sosyal ilişkilerin bir sonucu olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Bu sebeplede sosyolojik teori taraftarları arasında yer almıştır.
Suçlu hareketin geçmişte yaşanan sosyal tecrübelerin sonucu olduğunu vurgulamıştır. Yine, tüm insan hareketlerinin kültür ve tecrübelerin ürünü olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla Taft’a göre kültürel değerler insan hareketlerine, davranışlarına hakim olmaktadır ve bu suçluluk üzerinde etkili olabilmektedir.
Bazı kültürlerde, kültürün bir özelliği olarak şiddete başvurulduğunu, bu kültürlerde suçluluğun da daha yoğun bir biçimde görüldüğünü ifade etmiştir. Özellikle kişilere karşı işlenen suçlardan bahsederken bazı kültürlerin kültürel bir özellik olarak şiddet eğilimi gösterdiğini, özellikle doğu kültüründe şiddetin yaygın olduğunu, bu sebeple kasten öldürme, kasten yaralama, cinsel suçlar ve bunun gibi şiddet içeriği olan suç tiplerinin, bu kültürlerde daha yaygın olarak görülebileceğini vurgulamıştır.
Dolayısıyla suçun özellikleri araştırılırken şu sonuca varmıştır: suçun nedenleri araştırılırken o suçun işlendiği kültürün özelliklerine bakmanın doğru bir yaklaşım olabileceğini savunmuştur.
Amerikan kültüründe insanların genel olarak dinamik, bireyci, maddiyata önem veren, ırk ayrımının belirgin bir şekilde görüldüğü bir toplum olduğunu; bu nitelikleri taşıyan toplumlarda bireysel ilişkilerin, çıkar ilişkilerinin ön planda olduğunu; bu toplumlarda suç oranının yüksek seyredebileceğini ileri sürmüştür. Araştırmanın yapıldığı dönem, tabiki Taft’ın yaşadığı 70’li yıllardan sonraki dönemdir. Özellikle bireycilik üzerine vurgu yapmaya gayret etmiştir.
Dolayısıyla doğal olarak kültürel özelliklerin suçla ilişkisi kaçınılmazdır.
Bireyin kendinden kaynaklanan, kişisel özellikleri de, onun, bu toplumsal kültür içerisinde suçlu olarak ortaya çıkıp çıkmayacağında belirleyici bir faktör olabilir. Dolayısıyla kişisel özellikler de bu manada çok önemli.
Örnek: Şiddet eğilimli bir toplumda yaşayan kişi bireysel olarak bu özelliği taşımıyorsa suç işlemeyebilecektir. Aksine kişi bireysel olarak şiddet eğilimliyse suç işlemesi kaçınılmaz bir gerçektir.
Bu sebeple, toplumsal olarak içerisinde yaşanan kültürün suça etkisi kadar, kişisel olarak da bu özelliği taşıyıp taşımamanın suça etkisi önemli bir durumdur.
Kültür içerisinde kan davaları ve töre cinayetleri önemli bir yer tutmaktadır, inceleme alanı içerisindedir.
Kan Davası: Bir kimsenin öldürülmesi ve bunun üzerine onun ailesinden veya yakın akrabalarından biri tarafından, öldürülen kimsenin hayatına son verilmesi geleneğidir.
Bu tarz kasten öldürmelerde, bu öldürmenin bir gelenek uğruna yapılmış olması belirleyici bir faktör olmaktadır. Eğer bu bir geleneğin ürünü değilse bunu bir kan davası olarak adlandırmak mümkün değildir. Kan davası olarak adlandırmanın önemli sonuçları vardır. TCK’da kasten öldürmenin nitelikli hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
Bunun bir gelenek olup olmadığını hangi özelliklere dayanarak anlıyoruz?
1. Öldürülen kişi, ölen kişinin kanına karşılık öldürülmektedir.
2. Ölen kişinin kanının yerde kalmaması inancı ile bu öldürme gerçekleşmektedir. Dolayısıyla kan gütme geleneği sonucu bir öldürme olmaktadır.
3. Öldüren kişi burada adeta onun geleneklerden kaynaklanan bir görevi olduğu bilinciyle hareket etmektedir.
4. Bu gelenekler, kişilere küçük yaştan itibaren aşılanmaktadır.

Bu temel özellikler bulunmadıkça aile veya yakın akrabalardan biri tarafından gerçekleştirilirse bile bunun bir kan davası, töre cinayeti olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Dolayısıyla ağırlatıcı sebep uygulamak mümkün olmayacaktır. Bu özelliklerin araştırılması gerekir.
Namus cinayeti ile karıştırılmamalıdır. Namus cinayetinde suç işlemeye iten sebep namustur. Ancak kan davasında ölen kişinin kanına karşılık öldürme gerçekleşmektedir.

Kan gütmenin kabul edilebilmesi için öç alma duygularının hakim olması gerekir. Kan davası olan kişi öç alma duygusuyla hareket emektedir.
Kısasa kısas düşüncesi önem kazanmaktadır.
Bu kültürlerde, gelenek sayılan bu sonuç gerçekleştirildiğinde bir zafer kazanılacağı düşüncesi hakimdir.
Kanunlarımızda nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. 765 sayılı kanunda kasten öldürmenin nitelikli hali olarak kabul edilmişti ve ölüm cezasıyla cezalandırılıyordu. 2002 yılında yapılan değişiklikle ölüm cezasının kaldırılmasıyla birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmaya başlanmıştır. Daha sonra 2005’te yeni TCK kabulüyle kan gütme saikiyle öldürme ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmaya devam etmektedir.
Kan gütmenin ortaya çıkma nedenleri neler olabilir?
Sınır çatışmaları
Miras kavgaları
Feodal aile yapısı ve bunun sonucu olarak ataerkil aile yapısı
Toprak yetersizlikleri
Adalete olan inancın zayıflığı (çok önemli bir faktördür)
Davaların çok geç sonuçlanması ve insanlarda kendi işini kendi görme anlayışının hakim olması,
Merkezi otarite zayıflığı
Af kanunları
Ülkemizde geçmişte pek çok af kanunu çıkarılmıştır. Dolayısıyla bu af kanunları kişileri suça teşvik etmiştir.
Eğitimsizlik
Ekonomik sonuçlar
Bu sorunların düzeltilmesi devletin sorumluluğundadır.

Yorumlar