Kitle iletişiminin suçu tahrik edici bir ürün olabileceği,
doğru kullanılırsa da suçu önleyebilecek bir etkisinin olabileceği daima
söylenmektedir. Gerçekten de kitle iletişiminin suçluluk üzerinde negatif ve
pozitif etkileri olabilmektedir. Tartışmasız bir biçimde kabul edilmektedir.
Özellikle günümüzde kitle iletişimin, sosyal hyatın çok önemli bir parçası
haline gelmiş olduğunu görüyoruz. Radyo, televizyon ve özellikle de internetin
suçla doğrudan doğruya ilişkili olduğunu söylemek mümkün.
·
Kitle iletişiminin olumlu etkileri olduğu kadar
olumsuz etkilerinin daha fazla olduğunu görüyoruz.
En çok herkesin hayatına girdiği
söylenebilecek kitle iletişim aracı televizyondur. Özellikle belli bir kesimi
(7-60) kaplamakla birlikte geniş bir alana yayılmış internet kullanılıcığı söz
konusudur.
Özellikle televizyonun, suça yönelik
kışkırtıcı bir etkisi olmasından endişelenilmektedir.
Tüm kitle iletişim
araçlarında basın-yayın organlarının haber verme özgürlüğünün sınırı nedir?
Basın özgürlüğü,
kamu yararları doğrultusunda kullanılabilecek ve belli sınırları olduğu kabul
edilen bir özgürlüktür. Dolayısıyla basının haber verme özgürlüğünün
sınırlarının neler olduğunun bilinebilmesi, bunun çağdaş hukuk sistemlerine
taşınması son derece önemli. Bu sebeple gerek Basın Kanunun’ da gerek RTÜK’ te
eleştirilere hedef olmakla beraber bazı kuralların kabul edilmesinin de olması
gereken ve çok normal bir durum olduğunu söylüyoruz. Basın özgürlüğünün
kısıtlanmasının bazı kriterlere bağlı olmasının sonucu olarak olması gereken
kurallardır.
Basın-yayın organları
haber sunarken nelere dikkar etmeli?
·
Verilen haber güncel olmalı,
·
Gerçeklerin çarpıtılmaması, abartılmaması,
olduğu gibi yansıtılması gerekir,
·
Haber objektif (tarafsız) sunulmalı,
·
Kamu yararı bulunmalı,
·
Haber verilirken kullanılan üslüba dikkat
edilmeli,
·
Polis ve adli mekanizmalarla iş birliği içinde
olunmalı.
Polisin acizliğinin veya
güçsüzlüğünün çok fazla lanse edilmesi, adalet mekanizmalarının zayıflığı
şeklinde bir intiba bırakılması suçu teşvik edebilir.
Medyanın polis ve adli
mekanizmalarla iş birliği ve uyum içerisinde olması, görevine düşen konularda
polis ve adli makamlara yardımcı olması, onların görevini yerine getirmesine
engel olmaması önemli bir husustur.
·
Hukukun ve kanunların daima üstün tutulması ve
halkın da bu yönde bilinçlendirilmesi önemlidir.
Suç ve medya ilişkisi bakımından üzerinde
durulması önemli iki araç: televizyon ve internet. Özellikşle bu iki aracın
çocuklar ve çocuk suçluluğu üzerindeki etkisi çok önemlidir. Çocukların mağdur
olduğu suçlar bakımından da etkisi çok önemlidir.
Örnek:
çocuk pornografisi internet üzerinde çok yaygın ve bu pek çok ülkede (ABD
ve Japonya başta olmak üzere) bir kazanç kapısı haline gelmiştir.
Bu sebeple çok titiz bir denetim söz konusu
olmalı. İnternetin denetlenmesinin zorluğu da buna çanak tutuyor. Televizyonun
denetimi yine bir ölçüde daha mümkündür.
Medya
ne gibi hatalar yapıyor?
·
Medya organları arasında bir rekabet söz konusu.
Bu rekabet sonucu yayını çekici hale getirmek için her yolun mübah olduğu anlayışı
yayılmaktadır. Dolayısıyla kanallar yayını daha çekici hale getirmek için türlü
yöntemlere başvurabiliyor.
Örnek: Yayında, bir olayı
olanüstü gösterme, heyecan verici şekilde yansıtma…
Kişiler bu tür şeylerle günlük
hayatta karşılaşmadıkları için dikkat çekici olabilmekte ve bu da takip
etmelerini sağlamaktadır.
Örnek: Kanıt, Arka Sokaklar…
Yayında suçu olağan gösterme,
polisin etkisiz kalabildiğini, küçük hilelerle nasıl suç işlenebileceğini
gösterme, suçu normalleştirme ve öğretme söz konusu olabiliyor.
Örnek: Hırsızlığın yansıtılışında, ne gibi yöntemler
kullanıldığının gösterilmesi suçu öğretebilir. Suça teşvik edebilir. Bu nedenle
basın-yayın organları haberi verirken tüm çıplaklığıyla sunmamalıdır.
·
Müstehçen yayınlar özellikle internette yer almaktadır.
·
Suçu ve suçluyu öven yayınlar suça teşvik edici
bir rol üstleniyor.
Yapılan araştırmalar, bu yayınların, suç
tehlikesi gösteren kişileri doğrudan doğruya suça ittiğini göstermiştir. Hiç
suç işleme düşüncesi olmayanlarda dahi bunun denenebilecek bir yol olduğu
izlenimi uyandırabilecek nitelikte yayınların olduğu söyleniyor.
Psikolojik yönden bakıldığında insanların
taklit eğiliminin bu noktaya getirdiğini söylüyorlar.
·
Suç işleme teknik ve taktiklerini gösteren
yayınlar yapılması son derece yanlış, hukuka aykırı bir durumdur.
Suçluların hangi hataları yaptıkları için
polise yakalandıkları çok açık ve net biçimde bazen anlatılabiliyor.
Dolayısıyla yayınlarla suçluya itibar kazandırılması, polis ve adli
mekanizmaların değersizleştirilmesi sakıncalı durumlar yaratabilir. Çocuklar
üzerinde çok daha yoğun biçimde etkiler bırakabiliyor.
·
Sosyal verilerle televizyon ve internetin şiddet
eğilimini arttırıp arttırmadığı üzerinde pek çok araştırma yapılmıştır.
·
Özellikle televizyonun, şiddete dayalı
davranışları (suç oluşturmasa bile) tahrik ettiği konusunda bir fikir birliği
oluşmuş durumdadır.
Bunun yanında kitle iletişime girmese de
bilgisayar oyunlarında bahsetmek gerekir. Bilgisayar oyunlarının ve yine bu
çerçevede kontrolsüz internet kullanımının şiddet eğilimini arttırdığı
araştırmalarda ortaya konmuş bir husustur.
·
İnternetin kontrolü oldukça zordur. Önüne
geçilemez bir potansiyele sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü’ nün yapmış olduğu bir
araştırmada;
·
Dünya üzerinde internet kullanımının en fazla
olduğu alan pornografiymiş. Özellikle cinsel suçları teşvik etmesi bakımından
şiddet içeren pornografının denetime tabi tutulması gerektiği ifade ediliyor.
Bunları takip eden kişilerin cinsel şiddete karşı duyarsızlaştıkları ve bu
türden suçları çok daha rahat bir biçimde işledikleri söyleniyor ( duysal
küntlük).
·
Denetimin ölçülü bir biçimde yapılması gerekir.
Denetleme yapılacak ise bu belli bir husus üzerinde yapılmalı. Hukuka
ayrılıklar tespit edilip sadece onlar kaldırılmalı.
BOŞ ZAMAN ve SUÇLULUK
Boş zamanların özellikle çocuk suçluluğu bakımından önemli bir neden olduğunu söylemiştik.
Genel olarak boş zamanların fazla olması suça imkan sağlayan bir neden olarak gösterilmiştir. Bu zamanlarda, genellikle kişlerin kendilerini stresli olarak tanımlamaları, depresyona sürüklendiklerini de ifade etmeleri bunun bir sebebi olarak görülmektedir. Dolayısıyla boş zamanların değerlendirilmesi ve her yaş grubuna ait boş zamanları değerlendirmeye yönelik aktivitelerin teşvik edilmesi gerek aile gerekse devlet bakımından önemli bir sorumluluktur.
Böylelikle özellikle çocuklar ve geçler, değersiz, yararsız ve hatta bazen zararlı aktivite ve alışkanlıklardan kaçınabilirler. Tehlikeli ve sosyal açıdan zararlı ilişkiler kurmaları engellenebilir. Dolayısıyla düzensiz ve amaçsız bir yaşam tarzından mümkün olduğunca kaçınılacak bir ortam yaratmak özellikle devlete ve ailelere düşen bir sorumluluktur. Sportif aktiviteler, çevresel alanların düzenlenmesi gibi projelerle devlet bu yönden katkı sağlayabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder