DİN ve SUÇLULUK



Dinin suç üzerindeki etkisi incelenmiştir.
Hem çeşitli dinlerin suçlulukla ilgili yaklaşımları bakımından hem de belirli bir din ve mezhebe mensup olmanın hiçbir dine ve mezhebe mensup olmayanlar bakımından suç işleme açısından bir farklılık yaratıp yaratmadığı, dini inançları kuvvetli olan ve ibadetlerini eksiksiz yerine getiren bireyler ile dini inancı olmasına rağmen ibadetlerini yerine getirmeyenler arasındaki farkın suçu ne şekilde etkilediği ve netice olarak dine yaklaştıkça suçluluğun engellenmesinin mümkün olup olmayacağı araştırılmıştır.
Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da ypılmış bir araştırmada;
En yüksek suç işleme oranının Hristiyanlığın Katolik mezhebine (en katı kuralların hakim olduğu mezheptir) mensup olanlarda olduğu görülmüştür.
Bunun sebebi olarak; Amerika bakımından zenci nüfusun özellikle katolik mezhebine mensup olması ve araştırmanın yapıldığı dönem itibari ile zenci nüfusun azınlıkta kalması, genellikle zulme uğrayan, sosyoekonomik düzeyi dah düşük bir kesimi temsil etmesi sebebiyle, bu kişilerde suç işleme oranının yüksek çıkabileceği düşünülmüştür.
Başka araştırmaların bu konuda yapmış olduğu başka araştırmalarda, bunun nedenini Katolik mezhebinde günah çıkarma müessesesinin olmasına bağlamışlardır. Dolayısıyla bu kişiler günahlarından arındıkları düşüncesi ile yeniden suç işleyebileceklerdir.
Cezaevinde yapılan bir araştırma sonucunda;
Mahkumlar arasında hiçbir dine inanmayanların çok düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu da genellikle bir dine inanma veya inanmamadan ziyade, araştırmacılar tarafından, iyi eğitim görmüş olma veya olmamaya bağlanmıştır.
Genellikle hiçbir dine inanmayan kişilerin yüksek eğitim görmüş olan kişiler arasından olduğu tespit edilmiş. Dinde sorgulama olmadığı için, sorgulayanlar ve araştıranlar daha çok eğitimli kimseler olmakta ve bu sorgulama neticesinde inanmamayı seçmiş olabilmektedirler. Bu nedenle mahkumlar arasında da belirli bir dine inanmayanların oranının çok az olduğu görülmüş.
Musevilerin suç işleme oranına baktığımızda, diğer dine inananlardan daha alt sıralarda yer aldıkları görülmüştür. Bu da museviler arasındaki sıkı toplumsal dayanışmaya dayandırılmıştır.
Yine Amerika’da yaşayan Çinliler ve Japonlar üzerinde yapılan araştırmalarda bunların suçluluk oranının düşük olduğu ortaya konmuştur. Yine burada da güçlü aile yapısı ve vicdani değerlerin yüksekliği (japonlarda onurlarını kaybedince kendi yaşamına son verme müessesesi var) sonucunda suç işleme oranı düşük çıkabiliyor.
1800’ de ülkemizde yapılan bir araştırmada, cezaevindeki hükümlülerin üçte ikisinin çok kuvvetli dini inanca sahip olduklarını açıkladıkları görülmüş.
1000 mükerri suçlu üzerinde yapılmış bir araştırmada bu suçlulardan % 93’ ünün dinlerine bağlı ve ahiret korkusu taşıyan insanlar olduğu ortaya çıkmıştır.
Bütün bunlardan çıkan sonuç, dini inaçların kuvvetli olmasının doğrudan doğruya suçluluğu engellemediği söylenmelidir.
Dinden ziyade diğer sosyal faktörlerin ( eğitim düzeyi, sosyoekonomik durum gibi) bu hususta daha belirgin rol oynadığını söylemek mümkündür.

Yorumlar