Kriminolojik Araştırmalara Göre Suçun Nedenleri- Biyolojik Faktörler


Suçun nedenleri konusunda birçok teori ortaya atılmıştır. Tek bir teori çerçevesinde suçun nedenlerinin belirlenmesi ve önlenmesi mümkün değildir. Suçun nedenleri bilinmeden de genel olarak bir suç önlemesi mümkün olamaz.
Ele alacağımız teorilerin her birinin gerçeklik payı bulunmaktadır. Biyolojik teoriler dahi tam olarak reddedilmez (örn: kötü tohum teorisi). Herkes için genel geçer, ortak etkili bir teori bulunmamaktadır. Hepsinin faydalı ve geçerli yönleri mevcuttur.
Ancak günümüz itibariyle sosyolojik faktörlerin suça daha çok nede olduğu kabul edilmektedir.
Bu teorilerin dayanak noktaları.
1.Biyolojik faktörler              Biyolojik Nedenler
2.Psikolojik faktörler             Psikolojik Teoriler
3.Sosyolojik faktörler            Sosyolojik Teoriler
4.Sosyo-psikolojik faktör.     Sosyopsikolojik teoriler

1.Biyolojik Faktörler
Fiziksel ve antropolojik nedenler de bu teori içerisinde değerlendirilir. Coğrafi özelliklerin insan biyolojisi üzerinde etkili olduğu, suça neden olabileceği öne sürülmektedir.
Suçluluk; iklim, mevsimler, doğal kaynaklar, yerleşim alanları gibi faktörlere dayalı olarak açıklanmıştır.
Örneğin; deniz kenarında yaşayan insanlarda dağlık bölgelerde yaşayan insanlar karşılaştırılmıştır. Akdeniz iklimi ile kutup iklimi şartlarında yaşayan insanlar karşılaştırılmış ve bazı çıkarımlar yapılmaya çalışılmıştır.
Soğuk ülkelerde malvarlığına karşı işlenen suçlar fazlayken, sıcak ülkelerde kişilere karşı işlenen suçların daha yaygın olduğu araştırmalarla tespit edilmiş.
Lombroso;
“Suçun Nedenleri ve Suçla Mücadele” adlı eseri vardır. Bu eserde Lombroso özellikle biyolojik faktörlerin ve diğer temel faktörlerin suçla ilgili olabileceğini saptamaya çalışmıştır.
Ferri
Quetelet
Quetelet, suç istatistiği yöntemini kriminolojide kullanan ilk kişidir. Özellikle iklimlerin suça etkisi konusunda açıklamaları vardır.
Suçun nedenlerini biyolojik faktörlere dayandıran görüşlere göre bazı çıkarımlar yapmak mümkündür;
-          Suçlu kişilerin diğer, yani suç işlememiş kişilere göre biyolojik yapı itibariyle farklılık taşıdığını savunmuşlardır. Bu farklılık fizyolojik, genetik gibi faktörlere dayalı olarak ortaya çıkabilir. Kromozom anomalileri, akıl hastalığı şeklinde ortaya çıkabilir.
-          Teorinin temeli Darwin’in evrim teorisine dayanır.
Lombroso’nun özellikle cezaevinde yatan hükümlüler üzerinde yapmış olduğu bir çalışma vardır: bu kişilerin kafa tasları ve bedensel özelliklerini incelemiştir. Belli bazı bedensel özelliklere ve kafatası yapısına sahip kişilerin suça eğilimli olduğu, hatta suç tipleri arasında da ayrım yapılabildiği şeklinde çıkarımlarda bulunmaya çalışmıştır.
Düşük omuzlar, geniş alın yapısı, büyük ağız, kalın dudak gibi bazı genellemelerle çok sayıda suçlu üzerinde yapılan incelemelerle bazı sonuçlara ulaşılmıştır.
Hooton Bedensel yapı ve kafatasının suç işleme ile ilişkisi hakkında araştırmalar yapmıştır. Genellikle uzun boylu ve zayıf olanların şiddet içeren suçları (kasten öldürme, adam yaralama, yağma vs. ) işleyebilecekleri tespit edilmiştir.
Şişman, kısa boylu olan kişilerin hırsızlık, dolandırıcılık, gibi suçlar işleyebilecekleri ya da belli dış görünüme yansıyan dövme gibi özelliklerin suça eğilimi göstereceği konularında tespitlerde bulunmaya çalışmıştır.
Bu tespitler her ne kadar çok ses getirse de Goring birçok olgu ortaya koyarak bu araştırmaların gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek karşı çıkmıştır.
Kreschmer, Scheldon  Yeni Lombrosocu teoriler ortaya çıkmıştır.
Kreschmer; Beden Yapısı ve Kişilik adlı eserinde suçluları bedeb yapılarına göre gruplandırmaya tabi tutmuştur.
Suçluları üçe ayırmıştır;
            1.Piknik tipler: Kısa veya orta boylu, yuvarlak hatlı, geniş yüzlü kişilerdir.
            2.Atletik Tipler: Sportif yapıda, uzun boylu, geniş omuzlu, gelişmiş bir beden yapısına sahip olan kişilerdir.
            3.Astenik Tipler: İnce ve uzun boylu olup da sportif yapıda olmayan, çelimsiz görünen, ince yüz ve vücuda sahip kişilerdir.
Kreschmer, bu beden yapılarına sahip kişilerin belli suç tiplerini işlemeye daha eğilimli olduklarını ifade etmiştir. Bu beden tiplerine sahip kişilerin aynı zamanda belirli karakter özelliklerine de sahip olduğu hakkında açıklamalarda bulunmuştur.
Örneğin; piknik tipler; neşeli, canlı ve dışa dönük, sosyal kişilerdir. Astenik tipler, çekingen ve soğuk yapıda kişilerdir. Atletik tipler, genellikle saldırgan ve hareketlidir.
Astenik tipler genellikle hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarına eğilimlidir. Atletik tipler ise şiddet içeren suçları işlemeye eğilim göstermektedirler. Genel adabı ilgilendiren; cinsel suçlar, aile içi şiddet suçlarını işlemeye bu kişilerin eğilimli olduklarını söyleyebiliriz.
Piknik tipler genellikle evrakta sahtecilik türünde suçları işlemeye eğilimlidirler. Yine dolandırıcılık, piknik tiplerin işleyebileceği suçlar arasında yer almıştır.
Aynı çıkarımlarda bulunarak isim değişikliği ile Scheldon da bu tür bir ayrım yapmıştır.
Scheldon ayrımı ise;
Endomorfik tipler (piknik tipler): Eğlenceden hoşlanan, neşeli, şişman, kısa boylu, yuvarlak hatlı kişilerdir.
Ektomorfik tipler (Astenik tipler) Uzun boylu ve zayıf kişilerdir.
Mezmorfik tipler (Atletik tipler) Uzun boylu, sportif yapıda kişilerdir.
Genel itibariyle özellikleri aynıdır ancak ayrıntılarda farklılık gösterebilir. Bu görüşler dönemi itibariyle çok geniş yankı uyandırmıştır. Sonradan sosyolojik görüşlerin ortaya çıkmasıyla değerini yavaş yavaş yitirmiş, fazla ciddiye alınmamıştır.
Sosyolojik görüşlerin özellikle dayanak noktası çevresel faktörlerin suça etkisinin ön planda olduğu düşüncesidir. Cezaevinde bulunan kişilerin belirli özellikleri olması cezaevi koşullarına bağlar.
Özellikle atletik ve sportif yapılı görünüşe sahip kişilerin o zamanlar suça daha yatkın olduğu söylenirken günümüzde bu tamamen reddedilmiş, sporun suça engel olduğu savunulmaktadır. Cezaevinde de suçluların spor yapması teşvik edilmektedir.
Genetik faktörler yani bedensel faktörler incelenirken bedensel yapılar incelenmiştir. Bunun yanında zeka düzeyi, aileler, soy ağaçları, çeşitli hastalıkların suça etkisi (örneğin böbrek üstü bezlerin az veya çok çalışması..) ikizler üzerinde incelenmiştir. Özellikle genetik faktörlerin incelenmesi sırasında ikizler ve aileler ön plana alınmıştır.
Dugdale, tarafından aileler üzerinde yapılan araştırma bilhassa önemlidir. 3 ayrı aile üzerinde yapılmış bir araştırmadır. Bu aileler, Juke, Zero, Kallilak. Bu 3 aile üzerinde soy ağaçları incelenerek araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda araştırmacı, soya çekimin suça etkili olduğu sonucuna varabilmiştir. Bu aile bireylerinden pek azının suça karışmadığı, büyük bir kısmının suça karıştığı tespit edilmiştir.
Soya çekim ve suç ilişkisi araştırılırken ikizler üzerine de incelemeler yapılmıştır. Tek yumurta ve çift yumurta ikizleri ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Bunların kişilik özellikleri ve davranışları konusunda ortak yönler araştırılmıştır.
Lange bu konuda araştırmalarda bulunmuştur.
Cezaevinde bulunan ikizlerden;
-          Tek yumurta ikizlerinin benzeşme oranı       %77
-          Çift yumurta ikizlerinin benzeşme oranı       %12
Tek yumurta ikizi olmanın suça etkisi olabileceğini kanıtlamaya çalışmıştır.  Tek yumurta ikizlerinde suçluluk oranı çift yumurta ikizlerine göre 4 kat daha fazladır. Bu tespit eşcinsellik ve alkol bağımlılığı açısından da yapılmıştır. Bu tespitlerin eksik olan yönü ise çevre faktörünün hiç göz önünde tutulmamasıdır.
Bir diğer araştırma konusu evlatlık çocuklarla ilgili olmuştur. Evlat edinilen çocuklar; biyolojik babalarının durumu ile ve evlat edinen babalarının durumu il bir arada değerlendirilerek biyolojik faktörlerin suça etkili olup olmadığı incelenir.
·         Evlatlık olan çocuğun, mahkum olmuş bir biyolojik babasının olması durumunda suçlu olma ihtimalinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.
·         Hem biyolojik babanın hem de evlat edinen babanın suçlu olması halinde çocuğun suçlu olma ihtimali hayli fazladır. (Yaklaşık %75 üzerinde)
·         Biyolojik babası suçlu olmayıp da evlat edinen babasının suçlu olması durumunda çocuğun suç işleme oranı yüksek görülmemiştir.
Bu şekilde biyolojik faktörlerin suça etkili olduğu saptanmaya çalışılmıştır.
Kromozomlar üzerinde de araştırmalar yapılmıştır.
Kişilerin kromozom yapıları incelenmiştir. Belli kromozomların yüksek ya da düşük olmasının sayıca fazla veya az olmasının suç işleme ile ilişkiliği olabileceği üzerinde durulmuştur. Örneğin; kadınlarda fazladan bir y kromozomunun bulunması halinde şiddet eğiliminin arttığı ve suça eğilim gösterildiği tespit edilmiştir. Erkeklerde de bu durum söz konusu olması şiddet eğilimini arttırır.

İç salgı bezleri ve suçluluk arasında da bir ilişki olduğu öne sürülmüştür. Berman’ın “Kişiliği Düzenleyen Salgı Bezleri” adında bir eseri vardır. Berman, genel olarak iç salgı bezlerinin kişinin hareketliliği, saldırganlığı, içe dönük olması, seksüel eğilimler bakımından etkili olabildiğini ifade etmiştir.


Beslenmenin de suça etkili olduğu söylenmiştir. Halfer, bu konuda araştırma yapmıştır. Yanlış beslenmenin, belirli besinleri gereğinden az veya fazla tüketmenin suçla ilişkilendirilebileceğini ortaya koymuştur. Halfer özellikle fosfat alımı üzerine çalışma gerçekleştirmiştir. 

Yorumlar